Sabah, günümüzün kadın-erkek ilişkilerini projektörle aydınlattı Kadın "salak" der, erkekten tokadı yer Konu edeceğim yarım sayfalık! yazı Sabah'ta 30 Haziran 2001'de yayımlandı. O sırada Haysiyet yayına başlamamıştı, onu iştahla kesip bir kenara ayırdım, ziyan olmasın diye. Konumuz: "Sevgiliden nasıl ayrılmalı?" Niye bu konu? Çünkü: "Bugüne kadar gazete ve dergilerde sevgili edinmenin yolları üzerine birçok haber, araştırma, yorum yazısı çıktı. Ancak madalyonun öteki yüzü hep es geçildi. Halbuki sevgiliden ayrılmak da bulmak kadar zor bir durum!" Bu yazı, Sabah'ın okurlarına büyük hizmetlerinden biri olan "Hayatınızı nasıl kolaylaştırırsınız?" dizisi kapsamında yayımlandı. Başlığını aktardım. ıstbaşlığı da şöyle: "Kadınların yaratıcılığı erkekleri fena solladı". Spotu da aktarayım: "Sevgiliden ayrılmak için kadın da erkek de farklı yöntemlere başvuruyor. Kadının taktiği erkeğinkinden çok daha kapsamlı ve incelikli". Sekiz kişiyi öldüren bir adamı karınca ezdiği için suçlamak gibi olacak, ama önce şunu belirteyim: "Kadın fena solladı"yı haklı çıkaracak hiçbir şey yok yazıda. Kadınların taktikleri diye yedi madde sıralanıyor, erkeklerinki dokuz madde. Ama ortada öyle çok mesele var ki, bunu tamamen unutabiliriz. O "salak" der, bu tokat atar Şimdi, "Kızlar nasıl ayrılıyor?" altbaşlığından sonra yeralan "baba" bölümü sunuyorum: "...Örneğin cicim günlerinde bir kavga çıkmış, kadın erkeğe 'Salak' demiştir. Zıvanadan çıkan erkek de bir tokat aşketmiş sonra da pişman olmuştur. Kadın bu noktaya mim koyar: 'Bir daha tokat atarsan kesinlikle ayrılırız.' Bir süre sonra ayrılmak isteyen kadın geçmişi hatırlar ve uygun bir ortamda sihirli sözcüğü devreye sokar: 'Salak!' Tabiî karşılığını alır: Çat! Kadın, 'Seni uyarmıştım!' diyerek çekip gider." Nasıl? Günümüz toplumu için güzel bir kadın-erkek ilişkisi modeli değil mi? Yoksa bu diziye katkısı olan Sabah mensuplarının zihniyetleri hakkında bir ipucu mu? Kadın "salak" der, erkek, "karşılığını" verir: Çat! Bu gayet normal bir durumdur. Bu yazıyı kaleme alan Sabah Haber Merkezi elemanı Bülent Günal'ın "kadınların bilmediğiniz diğer taktikleri" diye anlattığı şeyleri aktararak vaktinizi almayayım. Fakat, bu şahsın dünyayı kavrayışına göre, bahsettiği kadın-erkek ilişkileri kimler arasında geçiyor, ona bakmadan olmaz. Önce çeşitli verileri toplayalım. Nasıl bir kadın veya kız? Bir kadın taktiği olarak "ilgisiz davranma"dan sözederken, "bir partiye ya da ev gezmesine gidilir" demesine bakılırsa, ele aldığımız çiftler, birlikte partiye, ev gezmesine gidebilen tipler. "Çok klasik ama kızların sık başvurduğu bir yöntem" olarak "annemle babam ilişkimizi öğrenmişler"i ortaya sürdüğüne bakılırsa, zaman zaman "kadın" zaman zaman "kız" olan kardeşimiz anababasıyla yaşıyor veya henüz "ilişkisi öğrenildiğinde" sorun yaşayacak, onların sözünden çıkamayacak yaşta. Nitekim, ayrılma taktikleri arasında "üniversite veya bitirme sınavlarına hazırlanma bahanesi" de sayıldığına göre, "kadın"ın öğrenci olduğunu kabul etmeliyiz. Başka bir yerde, "kız"ın "kıskanç erkeğin tepesini attırıp kavga çıkarmak" için "gardrobunun diplerinden en dekolte kıyafetlerini çıkarttığını" öğreniyoruz. Yani, kızımız öğrenci ama derinliklerinde dekolte kıyafetler bulunan bir gardroba sahip. Eh, kız/kadın hakkında fikrimiz oldu: Hali vakti yerinde, öğrenci; ve sevgilisiyle ev gezmelerine, partilere gidebiliyor, ama anababasından gizli. Ya erkeğimiz? Geçelim erkeğe. Erkeğin cep telefonundan birkaç yerde bahsediliyor. Aksi mümkün müydü zaten? Ama bu cep telefonu, öyle sıradan bir âlet değil. Başka kadınlardan "sevgi (hattâ seks) dolu mesajlar" gelen bir telefon. "Seks dolu" mesajlar alan bir erkeğin telefonu. Erkeklerin ayrılma harekâtları öncesinde bilanço çıkarılması konusuna değinilirken de öğreniyoruz ki, bu süreçte ödünç verilen DVD'ler, CD'ler "çaktırmadan" geri alınırmış. Bunu da hem erkeğin hem kadının statüsü hakkında bir veri sayabiliriz herhalde. ıkisinde de DVD-çalarlar falan var. ıkisinin evlerinin ayrı olduğunu zaten biliyoruz, ama kız evi ararsa erkeğin telefonu açmaması taktiğini okuyunca bundan emin oluyoruz. Belki sorun olabilecek bir nokta, erkeğin küfürlü konuşup yerlere tükürerek kadını kendinden soğutmaya çalışması. Kadınların "seks dolu" mesajlar yollamak için kuyruğa girdiği bu DVD'li mevedeli adam, gittiği partide mi yerlere tükürecek? Bu kısmı galiba ben anlayamadım. Erkeğin başka kızları süzmesi, bunu kıza hissettirmesi, kadının doğumgününü sözümona unutması gibi eylemlerin, ayrılma taktiği olarak sınıflandırılmasına gelince, iş bu kadar basit değil. Bunlar zaten erkeklerin pek çoğunun genel davranışları arasında yeraldığına göre, bu erkeklerin zaten her zaman ayrılmak istediğine hükmedip geçiyoruz. Kadınlardan devamlı "seks dolu" mesajlar alan erkeğimizin geçmişinde de ne canlar yakmış olması gerekir. Evet, böyle. Çünkü ayrılma taktiklerinden biri de "eski ilişkilerden söz açmak"mış. "Onu unutamıyorum" fasılları... Kim bu sözü geçenler? Şimdi soralım: Sabah gazetesinin bu yazı dizisinde bahsedilenler, genel olarak, "kadınlar" ve "erkekler" diye sınıflandırılabilecek kimseler mi? Cep telefonu, DVD-çaları olmayan, önünde bir üniversite veya bitirme imtihanı bulunmayan, telefonuna ondan bundan lâcivertli mesajlar gelmeyen insanlar kadın veya erkek sayılmıyor mu? Hele gardrobunun derinliklerinde dekolte kılıklar bulunmayanlar? Eski ilişkileri olmayanlar? ısterseniz tam bu noktada, en başta sözü edilen "baba" yöntemi tekrar hatırlayalım: Kadın erkeğe "salak" der, o da bir "tokat aşkeder", vs... Yazıya bir de "Manken Ebru Şallı'nın ayrılık reçetesi" çerçevesi eklendiğini belirtmeliyim. Ebru Şallı (veya onun adına Sabah) sıralıyor: "sinir olduğu şeyleri yaparım, soğuturum, kaçarım"... Bendeki saflığa bakın ki, "kimlerden sözediyor?" diye tutturuyorum saf saf. Ha, diyeceksiniz ki: "Ama bize öyle sunmuyor. Kadınlar ve erkekler, diyor. O kadınlar ve o erkekler, demiyor..!" Aslında belki bu da önemli değil. Türkiye, yüzde 75-80'inin medya tarafından yok sayılmasına alışmış bir toplum. ıstelik zaten hep birlikte, o varsayılan yüzde 15-20'nin hayatını merak ediyor. Demek o hayat, Sabah'ın bize aktardığı kadar kabaca olmasa da, bu taktiklerle yürüyor. Bu ne süfli bir hayat anlayışıdır... Hem kendi başına hem de bir gazete tarafından bu şekilde sunulduğunda.. |